21 Ocak 2011 Cuma

Ahmet Çakır: "Adnan Polat taraftara sahip çıkmadı"


Yönetimle ilgili gelişmeler gazeteci olarak izlemekten hiçbir zaman hoşlanmadığım konular oldu. Bunun da çok açık ve anlaşılır nedenleri var. Her kulübün illa ki bir yönetimi olur. Bu yönetim doğru, güzel ve önemli işler de yapabilir; bunun tersi de olabilir hatta kimi zaman feci biçimde çuvallayabilir de...

Bazıları bunu çok önemli birşey sansa da değildir çünkü işin kuralı çok açıktır: Yapamayan gider, yapabilen gelir. Bunun da yolu yöntemi bellidir. Seçimle gelen yönetim aynı şekilde gider. Bununla ilgili olarak bir yığın gürültü-patırtı da gereksiz bir kirlilik olarak kalır.

Adnan Polat yönetiminin özellikle şu son dönemde yaşadığı curcuna uzun yıllardır Galatasaray'da pek görülmemiş bir durum. Üstelik bir yandan Sarı Kırmızılı kulüp tarihinin en önemli işleri yapılırken öte yandan futboldaki başarısızlık ciddi bir rahatsızlık konusuydu.

Bunun üzerine bir de 15 Ocak'ta yaşanan stat açılışı fiyaskosu eklenince işler arapsaçına döndü. Başbakan Erdoğan'ın açılışı terketmesinden bu yana yaşananlar Adnan Polat'ı ve yönetimini alabildiğine yıprattı. Son olarak da yönetimin kendi içinde yaşadığı sıkıntı zorlu bir hesaplaşmaya dönüştü ve '24 saat sorunu' ortaya çıktı.

İkinci Başkan Mehmet Helvacı'nın açıklamasına göre Başkan Polat bu süre içinde olağanüstü genel kurul için karar almak zorunda görülüyor. Helvacı, kibar bir insan ve sorumluluk sahibi yönetici. Elbette ki 'Polat'a ültimatom verildi' filan demiyor ama ne kadar zerafetle söylenirse söylensin iş oraya varıyor.

Olağanüstü genel kurulun çok da büyütülecek bir yanı olmayabilir. Hatta Polat için yararlı olabileceği bile düşünülebilir. Haldun Üstünel ve Cemal Özgörkey'in ayrılmasıyla zayıflayan, son gelişmelerle de düpedüz ikiye bölünen bir yönetimle geleceğe yürüyebilmek mümkün değil.

Gelgelelim, eski başkanlardan Faruk Süren'in 'zamanında ben de yaptım' diyerek önerdiği günle şu andaki durum arasında çok fark var. Birkaç hafta öncesinde bile Polat zor da olsa genel kuruldan onay alıp göreve devam eder gibi görünüyordu. İnan Kıraç'ın açıklamasıyla taşlar yerinden oynadı ve Adnan Polat için düpedüz 'istiskal' durumu ortaya çıktı. (Bu yabancı sözü, 'biraz aşağılayıcı biçimde görevden uzaklaştırılma' diye çevirebiliriz.)

Evet, futboldaki başarısızlığın yanısıra yeni stat açılışında yaşananlardan sonra Polat'ın tavrı kendi kalesine attığı büyük bir gole dönüştü.

Taraftara sahip çıkmak bir yana onlar arasında provokatörlerin olduğu yolundaki söylem Polat'ı çok yıprattı.

Fakat aynı zamanda Polat yönetiminin dünkü transfer hamlesi bir kez daha onu ayağa kaldırabilecek bir şaşırtıcı sıçrama gibiydi. Sanki birileri de bunu görüp hemen harekete geçmiş ve bu transferlerden doğabilecek olumlu havanın avantajını Adnan Polat'a yaşatmamak için son kozu oynamış gibi görünüyor.

Şirket birleşmesi, yeni tüzük, Riva işi ve stat gibi en az 10 yılı dolduracak işleri şu kısa döneme sığdıran Polat'ın bir yandan sportif başarıyı getirecek hamleyi de yaptığı sırada 'içerden vurulması' çok çarpıcı bir durum. Parlak bir geleceği ona yaşatmak istemeyenler kararlı, 'bu iş buraya kadar' diyorlar.

Polat'ı götürmek için senaryo çok sağlam ve sahnelenişi de son derece başarılı. Önce camia nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışılan, sonra taraftarla arası bozulan Polat için çok dar bir manevra alanı kalmış gibi. Allah yardımcısı olsun çünkü kullardan pek umut yok!

http://www.sporyazarlari.com/ffutbol/galatasaray/ahmet-cakir/21-01-2011/en-zoru-icerden-vurulmak/307569.aspx

Hiç yorum yok: